Death Race 3000 (2008) – Frankenstein Efsanesi Geri Dönebilecek mi?

1970 lerde çekilmiş b-movie kategorisindeki,araba yarışlarının Fallout’u diyebileceğim Death Race 2000 hayranları için bu 2008 yapımı bol bütçeli remake  Death Race 3000 tamamen hayal kırıklığı.Oysaki yapım aşamasında kadroda, araba ve aksiyonun yeni etiketi olan Jason Statham’ı görünce çok büyük heyecan yapmıştım.Gel gör ki ilk filmin aksine Jason’a rağmen, filmi gerek konusunun zayıflığı, gerek filmde kullanılan arabaların estetikten uzak metal yığını olması,bu büyük bütçeli yapımdan alacağınız zevki,ilk versiyonu bir b-movie olan  yapımın vereceği zevkin yarısına zor bela yaklaşıyor.

Death Race 2000′in gizemli kahramanı Frankenstein,bu filmde bizimle sadece maskesiyle ve namıyla birlikte oluyor ki tahminimce ilk filmin fanlarının eleştirilerinden uzak kalmak için böyle birşey yaptıklarını düşünüyorum.Zaten bu filmin saçma konusuna politik kişilikteki Frankenstein’i sıkıştırmak hiç yakışmazdı.Yarışcıların birbirleriyle olan etkileşimi minimum düzeyde tutulması,daha çok aksiyon sahnesini getirse de filmin ruhunu alıp götürüyor.

Günümüzde “internetten canlı vahşet” filmleri gitgide artıyor ve bu filmin temasıda bunun üstüne kurulu.Film 2012 yılında geçiyor.Ekonominin çökmesiyle, hem bir yarışçı hem de fabrika işçisi olan Jensen rolündeki Jason çalıştığı işten çıkarılıyor.Fakat “internetten canlı vahşet”in sahiplerinin, Jensen’a özel bir planları vardır.Bir komployla hapse düşen Jensen’ın kurtuluşu hapisane müdiresi rolündeki Joan Allen’ın ellerindedir.Müdire, yetenekli sürücü Jensenin yarışlara katılmasını ve Frankenstein’ın ruhunu reyting namına sürdürmesini ister.Fazla seçeneği olmayan Jensen’e geride bıraktığı kızına dönme şansı doğmuştur.

Film ilerledikçe atmosfer yarı Carmeggedon yarı Fast and Furious havasına bürünüyor.Hapishane içindeki yapılan yarışlardaki kıyım,saf aksiyonu daha önce Resident Evili yönetmiş Paul W.S. Anderson’un “soluk renk çekimi” yorumuyla kanımızda hissettirmeye başlıyor.Death Race 2000 in aksine ana rollerdeki yarışcıların dışındaki diğer yarışçıları süpürmek için baştan savma bir ölüm makinası yaratılıyor ve “pacman” vari diğer yarışcılar filmden elemine ediliyor.Final yarışında artık sadece Jensen ve zenci yarışçımız kalıyor.Bu iki yarışcının verdikleri radikal bir kararla yarış sona eriyor.

İlk filmin aksine arabalardaki “ruh” yerine “beygir gücü” gelmiş.


Hiphop rüzgarıyla biten film,”hah sıçmışınız bari bir de sıvayın” dedirtiyor.Filmi izleyeceklere tavsiyem,kesinlikle önce Sylvester Stallone’un ilk filmlerinden biri olan Death Race 2000′i izlemeleri.Lakin diğer tarafta insanlar bu filmi sevmiş.(tahminimce ilk filmi izlemeyenler)Eğer sizlerden de varsa yorumlarınızı eksik etmeyin.


Death Race 3000 (2008) – Frankenstein Efsanesi Geri Dönebilecek mi?” üzerine 3 düşünce

  1. Eline koluna sağlık gulahgula.

    Seksi ablalar, silahlarla dolu arabalar, hız, aksiyon, bi de üstüne yakışıklı bir abi koydunmu tamam işte. Ortalama izleyicinin istediği herşey var. Hollywood un gitgide kısırlaştığı şu günlerde remake üstüne remake yapmaktan sıkılmayan prodüktörlerin son çocuklarından. İlk filmi izlemedim remake i izledikten sonra izlemeyi de düşünmüyorum. Bana hitap etmeyen bir film.

    Jason Statham a da burdan sesleniyorum kendine gel abicim. Eskiden adını duyunca aklımıza “Turkish” gelirdi. Saygı duyardık. Birde Crank diye bir filmi vardı o da kalan filmleri arasında en sevdiğimdir. Şimdi tüketilen bir markaya dönüştün. Yazık diyorum.

    Film bence zaman kaybı.

  2. Social Disease bence ilk filmi kaçırma derim.Zaten yazıyı yazarken “remake” desem mi demesem mi diye uzun uzun düşündüm.Hiç alakası yok!Tekrarlıyorum bence frankestain’ı bir tanı.b-movielerden aşırı bir haz almasamda kendine önce bir “vanishing point” sonra “death race 2000″ kıyağını çek.Vanishing point için bir hatırlatma yapıyım;audioslave’in “show me how to live” klibinde kullandığı film sahneleri vanishing point’e aittir.

  3. İlk filmi bunu izledikten sonra çok da anlamlı olmayacaktır bence ama kesinlikle bir B-filmi klasiğidir. Filmin ardından açtığı yolda Carmageddon ve Destruction Derby gibi oyunları tetiklemesi, b-filmlerdeki gibi hafif bir politik çizgisi ile televizyon ve hükümeti eleştirmesi başarılıdır. Ayrıca Rocky öncesi Stallone’yi görmek de ayrı bir komiktir haha :) .

    Jason Statham’ı Hollywood yemiştir. Artık kendisi resmen aksiyon kahramanımız. Filmi yeniden çevrim olarak adlandırmak da tam doğru değil gerçekten, çünkü sadece arabalara takılan silahlar, Frankenstein’ın silüeti ve medya eleştirisi kalmış geriye.

    Dipnotlar:
    Lan Vanishing Point demeyin bana, mükemmel bir filmdir. Tekrar izleyip yorum yazasım geldi şimdi.

    Crank’i de hiç sevmemiştim, nasıl bir aksiyon sapıklığıdır o film yahu :) .

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>