Cloverfield (2008) – Koş canavar koş, kaç insancık kaç

Cloverfield, 2008 yapımı bir Matt Reeves filmidir. Evet yine bir felaket filminde daha beraberiz bunu baştan söyleyeyim. Konu olarak özgün olduğu söylenemez ama hikayeyi anlatma teknikleri bakımından değişik bulduğumu söyleyebilirim.

Aslında en çok bu filmi izlerken fps (bir tür bilgisayar oyunu çeşidi, karakterimizin gözlerinden görüyoruz dünyayı) oyunu oynuyormuş gibi hissettim kendimi. Özellikle filmin derinden gelen yankıları, patlamaları ve bunu gibi efektleri atmosferi bize iyi vermiş.
Şimdi şöyle yüzeysel olarak bir bakacak olursak eğer, daha önce incelediğimiz rec filmi gibi düşünebiliriz bu filmi. Yine sabit bir kameradan izlemenin gerilimini yaşatma çabası var fakat bu sadece çabada kalıyor gibi geldi bana. Görsel efektler bağlamında oldukça doyurucu kareler görüyoruz, insanlar bir oradan bir buraya koşturuyor, çatışmalar çarpışmalar sizi oradaymış gibi hissettiriyor. Tüm bunlar bizi filmin içine çekiyor.

Açılış sahnesini takiben sakin başlayan tempo gittikçe hızlanıyor, 11 Eylül saldırılarında kayıt edilen görüntülere benzer özellikte kareler görmemiz pek mümkün.

Senaryo ile ilgili çok söyleyebileceğim bir şey göremiyorum. Diyaloglar ve karakterler arası iletişimler biraz saçma geldi bana, bunlara ufak notlar bölümünde değineceğim. Biraz şu ucuz felaket filmleri havası esmesine neden olabilecek mantıksızlıklar var.

Görsel anlamda biraz hareketlilik istiyorsanız filmi tavsiye edebilirim. Özellikle sesleri çok beğendiğim vurgulamak istiyorum, uzun zamandan beri film atmosferini böyle güzel yansıtan bir yapımla karşılaşmamıştım.

Ufak Notlar (spoiler içerir!):

-Şimdi öncelikle bana saçma gelen şu, Hud (T.J. Miller) un amacı ne, yani o kadar yaratık falan ortalıkta son sürat koştururken adam hala kayıt almaya çalışıyor. Zaten bu davranışının bedelini filmin sonunda ödedi :)

-Küçük bir grubu izliyoruz, telefonla görev gelir gibi bir anda Beth McIntyre (Odette Yustman) ı kurtarma operasyonu başlıyor. Kendisinin yıkılan duvarın altında kaldığını ve kan kaybettiğini öğreniyoruz. Yanına vardıklarında ise göğsünü delip geçen bir st37 inşaat demiri görüyoruz. Nereden nereye işte, o haline rağmen gayet zinde bir şekilde yaşam mücadelesine devam ediyor. Kaldırılırken biraz acı hissetmesi normal tabi.

-Ben bu filmi izleyene kadar video kameraların kırılgan nesneler olduğunu düşünürdüm. Filmdeki kamera her olayı atlattı. Markası neyse öğrenmek istiyorum : )

Kaseti bitirelim bari boşa gitmesin

Kaseti bitirelim bari boşa gitmesin

-Metroya girmeye karar verdikleri sahnede olay mahalline bir anda intikal eden askeri birliği tuttum. Sırf bu sahne için bu filmin izlenebileceği düşüncesine sokmuştur beni. Uçuşan füzeler, tank mermileri ve piyade ateşi oldukça etkileyiciydi. Adamlar yapmış.

-Bu yaratık, artık adı her ne ise, nasıl oluyor da devamlı bizimkileri buluyor anlayamadım. Yani adamlar nereye gitse iki dakika sonra vatandaş görülüyor. Koca şehirde bu kadar tesadüf anca filmde görülür :)

– Son olarak bir başkasını kurtarmak için iki kişiyi kaybetmeleri ve durum karşısında pek de etkilenmemeleri olmamış. Oyuncuların duyguları biraz yabani geldi. Özellikle Marlena (Lizzy Caplan) ı çok fena harcadılar, halbuki o en mantıklı karakterdi.

You may also like...

3 Responses

  1. Social Disease diyor ki:

    Film Japonya’ya iş için yerleşecek olan Rob için düzenlenen veda partisiyle başlıyor. Herkes Rob hakkında kameraya içini döküyor. Tabi Rob hala kararsız, çünkü Beth’le yaşadığı ilişkiyi unutamamakta. Bu arada şehirde birşeyler oluyor. Ne olduğunu anlamak için sokağa iniyorlar ve Godzilla vari bir yaratık karşılarında. Kaçmaya başlıyorlar. Ama Rob’un aklına sadece Beth geliyor. Ve hikaye devam eder…

    Film 2008’in başlarında çıktı ama pek ses getirmedi. Ki bence gerçekten üstünde uğraşılmış bir film. Biraz da bu filmden ne beklediğinize bağlı. Hani ben diyalog arıyorum diyorsanız unutun. Film hayatta kalmaya çalışan 5 (+1) kişinin hikayesi. Bol bol koşuşturmaca var. Çekimler Blair Witch Project i andırıyor. Film aslında daha önceden kameraya kaydedilmiş görüntülerin seyirciye izletilmesi gibi bir konsept den çıktığından arada Rob’un daha önce kaydettiği görüntülerle dikkatiniz dağıtılıyor. Bence değişik ve kesinlikle izlemeye değer bir film. Entellektüel anlamda size birşey katmayabilir ama eğleneceğinizi garanti ederim.

    Notilus’un da bahsettiği gibi metroya girmeden önce gelen askeri birlik sahnesi gerçekten mükemmel. Bu arada birşey belirtmek istiyorum o kameradan bende istiyorum. Bence filmdeki karakterleri irdelemeyin hiç. Zevk almaya bakın.

    —————–Spoiler—————–
    FİLMİ İZLEMEDİYSENİZ OKUMAYIN
    —————–Spoiler—————–
    FİLMİ İZLEMEDİYSENİZ OKUMAYIN
    —————–Spoiler—————–
    Yaratıkla ilgili küçük bir ipucunu filmin sonunda vermişler…
    Rob ve Beth dönme dolapta okyanusu kaydederken ekranın sağ tarafından bir cisim geliyor. Yakalayamayanlar için yazayım dedim.
    —————–Spoiler—————–
    FİLMİ İZLEMEDİYSENİZ OKUMAYIN
    —————–Spoiler—————–
    FİLMİ İZLEMEDİYSENİZ OKUMAYIN
    —————–Spoiler—————–

  2. gulahgula diyor ki:

    Eğer Rec mi Cloverfield mı derseniz oyum canavara gider.Tamam konusu biraz sığ olabilir ama bu kadar özenli görselliğin içinde kendinizi fena kaybediyorsunuz, buna filmin durmak bilmeyen koşuşturmacası ve incelemede bahsedildiği üzere seslerin gerçekçiliği, filmi HD döneminin milat başlangıcı yerine koyuyor.

    Filmin fragmanını şans eseri geçen senenin başlarında izlemiştim.Ve fragman filmin sadece ilk 8 dakkasını gösteriyordu.Ozaman filmin ismi JJ Abraham’s Project olarak geçiyordu yanlış hatırlamıyorsam.Lost ile tanıdığımız JJ Abrahams ve “Bad Robot” önümüzdeki senelerde daha çok ses getirceğe benziyor!Bakalım “Bad Robot” tan çıkacak Star Trek neye benzeyecek:)

  3. notilus diyor ki:

    @Social Disease

    Bir önceki günden kalan uykusuzluğum üzerine bu filmi izlemiştim, doğrusunu söylemek gerekirse hikayenin başında kısa aralıklarla daldığımı söyleyebilirim. Böyle bir şey yapmam aslında ama yorgunluktan olacak bünyede kaymalar oldu. Bu sebeple giriş kısmı ile ilgili bilgi vermenden ötürü oldukça memnun olduğumu söylemek isterim. Zaten canavarın ortaya çıkışından sonra kitlendim ekrana, hatta biraz daha abartacak olursam gözümü bir kırpmadım :)

    Devamında ise yorumuna katılıyorum fakat ben bu kadar “patlamış mısır” bir film olmasını istemezdim. Çünkü görsel anlamda iyi sahneler var, dediğim gibi atmosferi verme konusunda oldukça başarılı bir yapım, onlara layık bir kurgu daha çok memnun ederdi beni. Eğer şu açıdan bakacak olursak görsellik artık erişilemeyecek bir şey de değil.

    Bunun en iyi örneklerini bilgisayar oyunlarından verebilirim. Senin de bileceğin gibi günümüzde çıkan pek çok bilgisayar oyunun mükemmele yakın grafikleri oluyor. Peki ya oynanabilirlik ve hikaye? işte bu olmayınca ben rahatsız oluyorum biraz onu dile getirmek istedim.

    @gulahgula

    Rec ile ikisini kıyaslayıp Cloverfield i seçmeni anlayışla karşılıyorum. Fakat Rec in kurgusunun daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Cloverfield görsel anlamda daha zengin öğeler içerdiği için daha çekici görünüyor biliyorum.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>