The Happening (2008) - Burası esiyor mu ne?

The Happening (2008) - Burası esiyor mu ne?

2 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 102 votes, average: 5.00 out of 10 (5.00)
Loading ... Loading ...

Yazan: notilus | 20 Ocak 2009 | Kategoriler: Hollywood
Etiketler: , , , , , , , , ,


The Happening, 2008 yapımı bir M. Night Shyamalan filmidir. Filmimizin senaryosu yine kendisi tarafından ortaya çıkarılmıştır. Yine daha önceki filmlerinde gördüğümüz bir takım ekip üyelerini bu yapımda da görmekteyiz. Özellikle müzikler konusundaki vazgeçilmez tercihi olan James Newton Howard’ın tarzı bizlere film süresince eşlik etmektedir.

Daha önceki filmlerinden yola çıkarak düşünmeye başlarsak eğer az çok nasıl bir film ile karşılaşmamız gerektiğinin gayet ortada olduğunu düşünüyorum. Aksinin düşünen var mı bilmiyorum ama hep aynı tarz eserler ile karşı karşıyayız ne yazık ki. Ben bu tarz filmleri kendi adıma heyecan ile karşılayarak izliyorum fakat, her yeni yapımın bir öncekinden farklılıkları olmasını da beklemiyor değilim. Bunu anlatarak varmak istediğim nokta (benim haddime değil ama :) ) artık biraz değiştirelim şu Shyamalan filmlerini demek oluyor. Hep aynı şekilde işlenen konular ve olaylar artık kabak tadı vermeye başladı birisi kendisine iletsin.

Oyuncular konusunda bir şeyler söylemem gerekirse, son dönemlerde The Departed, Shooter ve Max Payne gibi daha çok aksiyon içerikli yapımlarda rol alan Mark Wahlberg’in bu filme pek gitmediğin düşünüyorum. Yani sen al oradan buraya atlayan, sağa sola küfürler savuran ve ne olursa olsun hayatta kalmak için kılı kırk yaran bir karakteri, getir böyle bir filme koy.

Sonra bu filmi izlememde büyük emeği geçen (lafa bak) Zooey Deschanel’ın da harcandığını düşünüyorum. Yani o da pek gitmemiş ama Wahlberg kadar alakasız durmuyor konuya en azından. Bu arada sırf Deschanel için bile ben bu filmi seve seve izlerim :) izledim de zaten.

Senaryo az çok insanların çevreye olan duyarsızlığından kaynaklanan çevresel bir bitki ayaklanmasını konu alıyor. Nasıl mı? Şöyle izah edeyim. Şimdi bir kere bitkiler faali olarak ayaklanmıyorlar. İçten içe sinsi kimyasallar salgılayarak (genellikle rüzgar formunda oluyor bunlar) insan ırkı üzerinde bir takım bozukluklara yok açıyorlar. Bu kısım çok önemli değil zaten, maksat felaket filmi olsun işte.

Ben harcanan emeğin farkındayım fakat bu filmin sırf film olsun diye yapılmış olabileceğini düşünmekten de kendimi alamıyorum. Hadi film yapalım denmiş de sonra bunu yapmışlar gibi geldi bana.

Bilim kurgu seviyorsanız, daha önceden Shyamalan filmleri izlemiş ve beğenmişseniz bu filmde zihninizin arşivlerinde yer alabilir diyorum. Aksi durumda pek tavsiye etmiyorum.

Ufak Notlar (spoiler içerir!):

-Şimdi öncelikle filmin jeneriğindeki bulut muhabbetini beğendiğimi söyleyeceğim. Yani bir olayı yok öyle oturup saatlerce çekim yapıp hızlı oynatmışlar ama müzikle beraber iyi uyum sağladığını ve ahenkli olduğunu düşünüyorum.

-Daha sonra açılış sahnesini takiben, bankta oturan kızlar arasında geçen olayı eleştireceğim. Yani öyle hava geliyor (rüzgar formunda :) ) herkes etkileniyor ama içlerinden birisi (hikayeyi bize anlatacak ya) maşallah turp gibi oluyor. Aynı olay filmin sonunda da var. Yine biri etkilenmiyor ama işin ilginç yanı onların başına gelecekleri görmüyoruz.

-Sonra saç tokası ile bir insan nasıl kendi boynunu 20 cm mesafeden delebilir? Bu ne kadar mümkün bir ölüm tekniğidir diye sorarım adama? Daha yaratıcı olalım lütfen.

-Jess (Ashlyn Sanchez) den bütün film boyunca tırstım desem yeridir :) kızda bir tuhaflık var içinden canavar falan çıkacak sandım ama olmadı. Konuyu bu küçük kız üzerinden çevirerek diğer karakterleri birbirine bağlama çabasının çok ucuz olduğunu düşünüyorum. Yani dikkat edin, o kız olmasa kimse gruplar halinde gezmez ve bitkilerin dikkatini çekmezdi sanırım :) (bağlayıcılığın bu kadarı)

- Joey (M. Night Shyamalan) her filminde olduğu gibi bu filminde de var olma ihtiyacı hissetmiş. Kendisini Joey’in telefondaki sesi olarak dinliyoruz.

- Mrs. Jones (Betty Buckley) un kısa sahneleri olmasına rağmen filme büyük katkı yapmış olduğunu gördüm. Özellikle film atmosferi üzerinde hakimiyetini kurmakta hiç vakit kaybetmiyor. Keşke kendisini daha çok izleyebilseydik diyorum.

-Yukarıda hepsinin duvarın dibine oturarak kaderlerini bekledikleri fotoğrafta, sağ tarafta görülen su borusu çıkıntısı iletişim amaçlıdır. Tabi  yersek. (gerçekten öyle dalga geçmiyorum, bir nevi telefon)

-Son olarak Nursery Owner (Frank Collison) u seviyorum  yok böyle bir tip ya. Adam doğuştan felaketi görmüş gibi bakıyor.

Share/Save/Bookmark

Alakalı yazılar:

  1. Cloverfield (2008) - Koş canavar koş, kaç insancık kaç Cloverfield, 2008 yapımı bir Matt Reeves filmidir. Evet yine...

Yorumlar ve bağlantı verenler:

  1. a product of your imagination | 21 Ocak 2009, 09:07

    Gerilim filmlerini zaten sevmiyorum daha önce de demiştim. Shyamalan’ın da sadece Sixth Sense’ini (6. His) izlemiştim ki bence filmografisini görmüş olmak için yeterli bir filmdir. Bakılırsa ondan sonra da dişe dokunur bir filmi yok kendisinin. Sixth Sense’de yaptığını bir daha tekrarlayamadı, Hollywood’daki kredisini de böyle dandik filmler çekerek sıfırlamak üzere. Zooey Deschanel’ı ben de severim fakat bu filmde var diye izlemeyi aklımdan geçirmemiştim.

    a product of your imagination bu filme oy vermemiş.
  2. Social Disease | 21 Ocak 2009, 14:33

    Filmi sadece gerilim olduğu için izlemiştim. Merak edenler için de belirtiyim Zooey ablanın elbet fanıyız ama filmi izlemeden önce filmde yeraldığından haberim yoktu :)
    Bence bukadar fantastik bir öğeden gerilim/kurgu filmi yazmak bence saçma. Neden saçma; “Save the planet” muhabbetlerine eyvallah diyorum ama bu durumu insanları öldüren bitkilere getirmek, hele hele bu bitkilerde dolaylı yoldan yani rüzgarı kullanarak öldürtmek bence çok saçma ve hiç çekici değil. Hadi konuyu bir yerde kabullendim, artık başladık izleyeyim dedim belki 1-2 yaratıcı ölüm sahnesi görürüm diye. Ama ne yazıkki o da yok. Komik denebilecek ölümler var. Adamın birisi durumdan etkileniyor, çim biçme makinesini çalıştırıp kendini önüne atıyor… Yoruk yok!!!

    Filmin başında izleyicinin kafasında bir soru oluşturulmuş. Standart bir şekilde filmin ortalarında soruya cevap bulmaya başlıyorsunuz. Açıkcası Park sahnelerinde ölmeyen insanlar vardı ve izlerken benim aklımda direk acaba bağışıklık muhabbetine mi bağlanacak diye bir soru oluştu. Ama konu oralara dokunmadı.
    İzlemeye değer ölüm sahnesi yok. Öyle etkileyici bir oyunculuk bulamazsınız filmde. İsim yapmış 2 oyuncuyla gişe çabası içinde olan bir film. Zaten konuda saçma. Bu filme para yatıran prodüktöre sesleniyorum, en azından senaryoya göz gezdirseydin be amca. Shyamalan’a güvenip para yatırmış yazık olmuş bence…

    Senaristimizin ayakları yere basan fikirlere ihtiyacı var diyorum. Şahsen kimsenin bitkilerin bir çeşit kimyasal yayarak insanları öldüreceğinden etkileneceğini sanmıyorum. Film zaman kaybı… Ama Zooey Deschanel için izlenebilir ;)

    Social Disease : Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5
  3. notilus | 24 Ocak 2009, 14:06

    @ a product of your imagination

    Aslında The Village ve Signs filmleri de fena değildi bana göre ama diyorum ya artık iyice baymaya başladı :)

    @Social Disease

    Seninle gerilim filmleri konusunda buluşuyoruz sanırım :) biraz spoiler olacak ama şu binanın üst katından atlayan adamların “vitrin mankeni” olduklarını bile düşündüm. Tabi bunlar bitkiler tarafından yayılan kimyasallardan etkilendikten sonra vitrin mankeni gibi oluyorlar orası ayrı ama yine de çok yapay duruyordu o sahne.
    Söyleyecek çok sözüm yok, her şey ortada zira,
    Shyamalan:0 Deschanel:1
    kazanan Deschanel, ilk raundda nakavtla hemde :) (artık bu nasıl bir kıyaslama oluyor hiçbir fikrim yok)

    notilus : notilus : 5notilus : 5notilus : 5notilus : 5notilus : 5notilus : 5notilus : 5notilus : 5notilus : 5notilus : 5

Yorum yazın:

İsminiz *

Emailiniz *

Websiteniz

RSS RSS ile yazıları veya yorumları takip edin...

Rastgele

Arşivler

Kategoriler

Bayrak Yarışı