The Bucket List - Kova değil kazan listesi

The Bucket List - Kova değil kazan listesi

5 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 105 votes, average: 6.20 out of 10 (6.20)
Loading ... Loading ...

Yazan: a product of your imagination | 02 Kasım 2008 | Kategoriler: Hollywood
Etiketler: , , , , ,

Yapımcı ve yönetmen filmlerinin farklılıklarına Türkiye’de çok alışkın olmasak da bu ayrımı yabancı filmlerde görebilmek oldukça mümkün. Türkiye’de yapımcı filmi denen şey genelde aptal komediler olurken yurtdışında hele de Hollywood gibi gelişmiş sinema sektörlerinde her tür filmden olabiliyorlar. Bunlara en büyük örneklerden biri de The Bucket List. Neden ve nasıl, az sonra…

Filmin senaryosunu düşününce aklıma doğrudan trailer seslendiren adamın şunları sıraladığı bir video geliyor. İki birbirine zıt adam!!! Aynı hastane odasına düşer!!! İkisi de ölmek üzeredir!!! Aralarında düşmanlıktan dostluğa bir bağ oluşur!!! Dünyanın kapıları artık ikiliye açıktır!!! Ve Macera Başlarrrr!!! The Bucket List!!!


Filmin hikayesi de bundan ibaret, ölümün kesin olduğunu gören ikili, hayatlarında hep yapmak isteyip yapmadıklarını yazdıkları bir liste oluşturur. Ardından bunları gerçekleştirmeye başlarlar. Bu senaryo neresinden tutarsanız tutun film çekilecek bir senaryo olmadığı gibi daha duygusal ve ölümü sorgulayabilecek yönlere sapmaktansa saf eğlence ve ardından gelen saf hüzün ile dolu. Bunların gerçekleştirimi de tam anlamıyla Hollywoodvari.

Filmin senaryodaki zayıflığına trailerını izledikten sonra filmi izlediğinizde de tanık olmanız mümkün. Çünkü trailer’ı izlemişseniz filmin ilk 45 dakikası yani ikilinin maceraya başlamadan önceki tanışma süreci tam anlamı ile gereksiz oluyor. Ardından yaşanan maceralar da oldukça yüzeysel ve hızlı hızlı ileri sararmışcasına geçiyor. Sanki hadi şu listeyi bitirelim de ölelim dercesine :).

Zaten oyuncu kadrosuna da bakarsak filmi izlenebilir kılmak ve ardından büyük seyirci kitlesine erişmek amaçlı Jack Nicholson ve Morgon Freeman ikilisine sırtını dayadığı görülebilir. İkisinin de hayatlarının performansını göstermediğini söylemeye gerek yok herhalde, senaryoda öyle bir beklenti yok çünkü. Morgon bey gene bir akıl hocası gene anlatıcı insan olarak kullanılarak üstüne yapışan şablon rol de köküne kadar kullanılmış.

Filmde o kadar farklı konum geçiyor ki, yapımcılar cinlik yapıp bir kısmını da görsel efektlerle doldurmuş. Ama Tac Mahal’in gerçek olduğuna seyirciyi inandıramazsanız, listeye ve filme nasıl inandıracaksınız. Sanırım bütçenin büyük kısmı oyunculara gidince burada bir paradan kısma durumu olmuş.

Özetle senaryo klişe olmasına rağmen iyi değerlendirme ihtimaline karşın daha da klişeleştirilmiş. Bir kaç komik diyalog içermesine karşın film toplamda tahmin edilebilir ve sıkıcı ayrıca özel efektler sağolsun hiç de inandırıcı değil. Oyuncuların hayranları izleyeceklerse izlesin, başka kimseye de çok vaktim var demiyorsa tavsiye etmiyorum.

Share/Save/Bookmark

Alakalı yazılar:

  1. Testament (1983) - Bildiğimiz felaket filmlerinden değil Günümüzün felaket filmlerine baktığımızda yıkılan özgürlük anıtları, gökdelenler, patlayan mekanlar,...
  2. Kramer vs. Kramer - Sizin Bildiğiniz Aile Dramlarından Değil Kariyerin peşinde koşarken evini ihmal eden bir adam, işini bırakıp...

Yorum yazın:

İsminiz *

Emailiniz *

Websiteniz

RSS RSS ile yazıları veya yorumları takip edin...

Rastgele

Son Yorumlar

Arşivler

Kategoriler

Bayrak Yarışı