Herkesin delirdiği, ete acıktığı, zombilere dönüştüğü salgın filmlerinden bıktınız mı? İşte karşınızda Blindness! Adından da anlaşılacağı üzere Blindness, hızlıca yayılan bir salgınla tüm insan ırkının kör olmasını konu alıyor. Konusu sebebiyle, diğer salgın filmlerinden ayrılıp yabancı bir saldırganlıktansa insanın içindeki kötücüllüğü ve muhtaçlığı konu alıyor.
Film trafik ışıklarında duran bir araçta bir anda bir adamın kör olmasıyla başlıyor. Karısının eve gelmesiyle doktora giden adamın hastalığının ne olduğu tam da anlaşılamıyor. Bir sonraki gün geliyor göz doktoru da kör olduğunu farkediyor ve birdenbire göz doktorunun bekleme salonundaki ve kör olan ilk adamla aynı ortamda bulunan herkes birer birer kör olmaya başlıyor. Ülkenin her yerinden gelen yüzlerce şikayet sonucunda hükümet karantina ilan edip tüm hastaları izole edebilecekleri bir merkeze götürüyor. Doktorumuzun karısı da zor bir karar verip henüz kör olmamış olmasına rağmen onunla birlikte gitmeye karar veriyor. İlginç bir şekilde de sadece ona hastalık bulaşmıyor.
Blindness herkesin kör olduğu kimsenin birbirine bakamayacağı bir dünyada olayların nasıl gelişebileceğine dair fikrini küçük bir kitle üzerinden bir karantina binasının içinde yaşananlardan feyz alarak sunuyor. Şimdiye kadar gördüğünüz salgın filmlerindeki gibi saldırganlık ve aksiyonun Blindness’ta olduğunu söylemek mümkün değil. Blindness daha çok bizim içimizdeki hayvana odaklanıyor. Elbette şiddet vücut buluyor, ezen ve ezilenler oluyor ama bunlar bir aksiyon şemasında değil de gerçeklik içinde veriliyor. Filmin gerçekliği ve olaylara inandırıcılığında büyük pay sahibi olan kişinin Cidade de Deus’tan tanıdığımız Fernando Meirelles olduğunu söylemek hata olmaz. Ayrıca Blindness’taki körlük sadece bembeyaz bir görüşe sahip olmasına sebebiyet veriyor hastaların, film de aynı hissi size parlaklığı açılmış bembeyaz sahnelerle yansıtıyor.
Filmin bazı sahneleri kimileri için rahatsız edici olabilir, bunu saf şiddet olarak algılamayın psikolojik olarak etkileyebilen insanların muhtaçlığının ahlak kurallarının yeniden yazılmasına sebebiyet verdiği sahneler rahatsız edici olanlar. Film bunları istismar etmese de gerçekten bunları olabildiğince doğrudan ve vurucu veriyor. Öyle ki ellerimin titremesine sebebiyet veren ve geren sahneler oldu.
Blindness oyuncu tercihleri açısından bağımsız sinemayı ya da Avrupa/Latin Amerika filmlerini takip edenleri mest edecek cinsten. Başrolde Julianne Moore, Mark Ruffalo ile mükemmel bir performans sergiliyor. Filmin kötü adamı ise Pedro Almodovar filmlerinden ve Motorsiklet Günlükleri’nden tanıdığımız Gael García Bernal. Cidade de Deus’ta oynamış olan Alice Braga ve Danny Glover ise yine derinlikli karakterlerden. Körlük başlı başına oynanması zor bir durum, bir de bunu tüm oyuncularınız kör olduğunda becerebilmek sırıtmamasını sağlamak gerçekten büyük bir başarı. Bu oyuncu kadrosuyla filmin inandırıcılığı tam olarak sağlanabilmiş. Özellikle Julianne Moore inanılmaz bir rol üstleniyor, sadece onun için bile izlenebilir.
Filmi, distopyalardan ya da salgın filmlerinden hoşlananlara tavsiye ederim. Listelediğim oyunculardan herhangi birinin hayranıysanız kesinlikle izlemeniz gereklidir diye düşünüyorum, çünkü bu film o oyuncuların her birinin daha önce oynadıkları ve büyük ihtimalle beğendiğiniz filmlerin ayarında. Şaşırtıcı bir film Blindness, kesinlikle kaçırılmaması gerek.
Spoiler olabilecek kısa notlar:
* Filmin sonunun yeterli vuruculukta olmadığını söylemek hatalı olmaz. Fakat filmin gelişiminden de daha fazlasını bekleyemiyorsunuz. Yani bu hikayenin gidişhatı zaten bu sona zorluyor. Çok zorlanmadan bulmanız mümkün, gene de filmden çok şey götürmüyor.
* Özellikle 3.ncü koğuşun kadınları istediği sahne ve ardından gelişim idi filmde en rahatsız edici sahneler. Böyle bir durumun bu kadar doğrudan ve olduğu gibi çekilmiş olması, olaylardan önce gerçekleşen sorgulama filmi izlemek için başlı başına bir sebep.
* Filmin renklerine taptım, beyazlık mükemmel bir şekilde sizi de körleştiriyor.