Cruel Intentions (1999) - Gençlik filminde feodal ihtiraslar estetiği

Cruel Intentions (1999) - Gençlik filminde feodal ihtiraslar estetiği

1 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 101 vote, average: 6.00 out of 10 (6.00)
Loading ... Loading ...

Yazan: a product of your imagination | 17 Şubat 2009 | Kategoriler: Hollywood
Etiketler: , , , , , , ,

cruel_intentions_ver1

Cruel Intentions, 80′lerde pembe dizi tadında gazete yanında verilen erotik pembe dizi romanları ve İngiltere’nin feodal derebeylerinin asil ailelerindeki ihtiras zincirlemelerini temel alan bir klişeler silsilesi. Bu iki özelliği bir de gençlik filmi potasında erittiklerinde de tüm bu saçmalıkları yüz kez ısıtmışlar gibi sunmadan pazarlamanın bir yolu da bulunmuş oluyor.

Kathryn ile üvey kardeşi Sebastian hayatlarını uçlarda yaşayan zengin bir ailenin iki çocuğudur. Ailelerinden uzak olan ikili aralarında bir iddiaya girerler. İddiayı eğer Kathryn kazanırsa Sebastian’ın güzeller güzeli klasik arabasına sahip olacak, eğer Sebastian kazanırsa ise içten içe arzuladığı Kathryn ile birlikte olma şansı olacaktır. İddianın odağında ise kendini evleneceği erkeğe saklayan ve muhitlerine yeni taşımak gafletinde bulunmuş Annette vardır. İddia ise Sebastian’ın Annette’yi yatağa atıp atamayacağıdır.

Filmimiz daha özetinden sonunun sinyallerini vermiyor değil. Sebastian çok fazla kadınla birlikte olan bir playboy’dur. Onun için kadınların değeri onlara ne kadar acı çektirebildiği ile orantılıdır. Zaten aynı psikolojik sakatlığa sahip üvey kardeşi ile birlikte ikisi ihtiraslarını hayatlarının amaçları haline getirmişlerdir. Ta ki çetin cevize çatana dek… Sebastian’ın Annette’ye aşık olacağını tahmin etmemek oldukça zor. Çünkü Sebastian ve Kathryn gibi iki uç kötücüllükte karakterin bir filme çok geldiği bariz ortada. Film de isteneni yapıp birini insancıllaştırırken diğerini daha da uca taşıyor. Ne de olsa ihtiraslarda bahsediyoruz, seyirci de kendini kaptırıp düzelene acımayla, gittikçe kötüleşene ise nefretle doluyor. cruelintentions1999hdripxvid-tlf-cd203064223-26-38

Böylece seyirci rolünü kabul ederek filme yorum getirmeksizin onayladığı yolda sonu buluyor. Tabi biz bu ikilinin neden böyle kötücül olduklarına dair düşünmeye pek de sevk edilmiyoruz. Düşünürsek ailelerinin ilgisizliği ve paranın her şeyi yapma gücünü serbest bırakmasının kontrol edilememesi ikisini bu duruma getirmiş olarak kabullenebiliriz. Sebastian’ın da Kathryn’e karşı hissettiği gizli duygulardan ötürü onun yolunu kendisi de kabul ederek bu hale geldiğini düşünmek mümkün. Ama tabi ki film, sorgulama yapmaktansa hayatımızda olmayan ihtirasları gözümüzün önüne sererek aşk ve seksin dayanılmaz izlenebilirliği ile seyircisini tavlıyor.

Film sonunda edindiğimiz fikirler de, “kötü eninde sonunda cezasını bulur”, “gerçek aşk diye bir şey vardır” ve “insanlar değişebilir” oluyor. Fakat duruma ve anlattığı senaryosunun doğasına getiremediği açıklamalar, yazımın da ilk cümlesinde belirttiğim gibi filmin, erotik pembe dizi romanlarından ayırt edilebilirliğini kaybetmesine sebep oluyor.

cruelintentions1999hdripxvid-tlf-cd201532823-26-04

Filmin senaryosundaki istismar edilebilir unsurlara bel bağlaması elbette hızlı bir kurguyu da yanında getiriyor. Güzel bir kurguyla kotarılmış film, her seyirciye hitap etme amacına hizmet ediyor. Zaten daha sofistike bir şey olsaydı da absürd kaçması kaçınılmaz olurdu. Ayrıca filmin müziklerine değinmeden de olmaz. Zamanının tüm hit’lerini tek bir albüm de toplamışlar. Film Placebo’dan Every Me Every You ile açılıyor, ortalarda bir yerde Fatboy Slim’den Praise You duyuluyor. Filmin bitişine yakınlaşınca ise The Verve’ün Bittersweet Symphony’sini duyuyoruz. Aradan on yıl geçince bir nostalji aşısı gibi geldi film bu açıdan, o yılların ruh haline dönmek için güzel bir imkan. Yıllarca da o dönemi içinde barındıracağı için doğru bir tercih olduğunu söylemek mümkün.

Filmde en beğendiğim oyunculuğun da Selma Blair’a ait olduğunu belirtmek isterim, film çekildiğinde 27 yaşında olan birinin 16-18 yaşları arasında bir kızı bu kadar becerikli canlandırması oldukça zor. Filmi pembe dizi seven desem hakaret olarak alınabilir onun yerine 17. yüzyıl İngiliz asilleri entrikaları filmlerini sevenlere tavsiye ederim. Bir de 90′lara özleminiz varsa iyi gelebilir, ama beklentiniz pembe dizi entrikaları ile donatılmış bir gençlik filminden öteye geçmesin. İyi seyirler…

  • Share/Save/Bookmark

Alakalı bir yazı bulunamadı.

Yorumlar ve bağlantı verenler:

  1. black angel | 17 Mart 2009, 17:43

    ya böyle süper bir film gördüm tabiii ama bu kadarını görmedim..bu kadar etkileyici bukadar sex i bir film daha olamaz..hiçç sanmıyorum burada ryan philippe nn sebastian valmont rolünü alması benibaştan çıkardı zaten..gerçekten o güzellik bir başarı abidesi..onu çok seviyorum..umarım görürüm onu ..

Yorum yazın:

İsminiz *

Emailiniz *

Websiteniz

RSS RSS ile yazıları veya yorumları takip edin...

Rastgele

Arşivler

Kategoriler

Bayrak Yarışı