Once (2006) - Bir kerecik aşık olabilir misin?

Once (2006) - Bir kerecik aşık olabilir misin?

5 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 105 votes, average: 7.20 out of 10 (7.20)
Loading ... Loading ...

Yazan: gulahgula | 04 Ocak 2009 | Kategoriler: Avrupa, Bağımsız
Etiketler: , , , , , , ,

Markéta Irglová ve Glen Hansard’dan Falling Slowly’yi dinlemek için tıklayın.

Günlük yaşantının koşuşturmacasında arkafonda sokak akustiğine bulanmış, kulağımızı okşayan güzel tınılar duyarız bazen. Kimi seslerin hikayeleri vardır, kimilerinden duyduğumuz sesin ise sadece 25 kuruş için can çekişen, kulağımıza girmeye çalışan hırsızlar olduğunu biliriz. Lakin ülkemiz koşulları altında gerçek “sokak müzisyenleri” samanlıktaki iğne gibidir. Değil sokakta, müzik sektöründe bile bir şeyler ortaya koymak imkansızdır. “Busker” deniyor onlara.Bazıları göreli olarak yükselip müzik sektörüne dalış yapıyorlar. Bizden çıkan isimler de var, Avrupa’da meteliksiz kalan, Erkin Koray da onlardan biriymiş. Beck, Tracy Chapman, Bob Dylan, David Gilmour, Badly Drawn Boy, The Memphis, River Phoenix, Damien Rice, Violent Femmes, Louis Armstrong, Muddy Waters, Robin Williams gibi isimlerde aynı şekilde sokaklardan başlayarak, yeni cadde başlarını “dünya” olarak değiştirmişlerdir. Peki neden güzel gelir bu sokak müziği kulağımıza? Ekspertler viskiye attığımız buzun bile tadını bozduğunu söyler, sokak müziğinde de müzik en saf, en temiz haliyle kulağımıza çalınır, dijitallikten uzak hayatın stereosuyla kulağımıza gelir… Gelin kendimizi bu filmle birlikte İrlanda sokaklarına atalım. (Filmi izlemeyenlere alttaki kısmı sonra okumalarını tavsiye ederim)

Kazıyorum yeri şimdibscap003tm3
Başarmaya çalışıyorum
Anlaşılmayan kelimeler var aramızda
Ve bu gizem şüpheleri getiriyor
Anlayamadım
Uzanıp elimi tutacağın zaman
İçinde varsa bir şeyler
Şimdi söylemekten çekinme
Çünkü bekliyordun her zaman
Durumu eşitleme şansını
Bu gölgeler düştükçe üzerime
Kazanacağım bir şekilde
Çünkü Tanrı söyledi bana
Hiç olmadığı kadar yakınmışım
İçinde varsa bir şeyler
Şimdi söylemekten çekinme
De hemen bana, bana.

…diye başlıyor film ve ilk anda ne olduğunu anlamadan, sinema büyüsünü sokak kültürüyle sentezliyorsunuz. Mesleği süpürge tamircisi olan Glen Hansard eline gitarını aldıktan sonra notaları da süpürgeleri tamir ettiği gibi, duyguları tamir etmek için kullanıyor ve film ilerledikçe ortak tutkuları müzik olan Çek kızımız Marketa ile tanışıyor. Marketa da sokakların gezgini ama o parasını çiçek satarak kazanıyor. Peki bu film sadece bir aşk filmi mi? Kesinlikle hayır. Zaten yukarda gerçek isimleriyle bahsettiğim Marketa ve Glen’in ismi yok, filmin sonuna geldiğimde “girl:Markéta Irglová,boy:Glen Hansard” yazısına çok şaşırmıştım ve yönetmenin bu isimsiz karakterleriyle izleyiciyi gizliden özdeşleştirme numarası çok hoşuma gitmişti. Filmleri senaryolarına göre değerlendiren bazı izleyiciler elleri boş dönecekler ama ceplerini daha sonra kontrol ettiklerinde o leblebilerin nası girdiğini anlamaları çok uzun sürmeyecek. Hayatın bir kesmini izleyiciyle buluşturmak kolay değil, ne mükemmel bir oyunculukla anlatabilirsiniz ne de set düzeniyle. İşte bu filmde, günlük yaşantımıza sürekli iç içe olduğumuz saz ve söz devreye giriyor ve bize  kendi alışkanlıklarımızla yol gösteriyor.

Aşk filmi dedim, peki sevişme ya da seks var mı? Evet var. Şöyle ki filmin başlarında oğlan ve kız bir müzik dükkanına giriyorlar ve kızdan oğlana göre mekanın koşullarına göre ahlaksız bir teklif geliyor. “Hadi şarkılarından birini çal.” İşte burada daha sonra Oscar’da bile en iyi müzik dalında birinciliği getircek piyano ve gitarın vokallerle seksi geliyor…

-Falling Slowly-
Kurtarsan bu batan gemiyi,
geçsen dümenine
Vaktimiz vardı hâlâ
Ümitli notalarını çal bana

Her bir şarkı, gizliden yaşanan yasak aşkın-isimsiz ilişkinin gladyatörleri gibi öldürücü hamlelerden uzak izleyicilerin içlerini dağlamasına sebep veriyor. Kız ve oğlan seyircilerin beyaz mendillerine karşılık vererek bir sonraki şarkıya geçmeyi bekliyorlar… Taa ki kızın oğlana Çekçe “Miluju Tebe” demesine kadar…

Bir yazıdan alıntıyla devam edeyim; “Öyle aklınıza estiğinde izleyeceğiniz türden değil. Yoğun bir anınızda izlemelisiniz belki de. Öbür türlü nereden nasıl sizi yakalar kestirmek güç. Böyle filmlerde oyunculuk, ses, ışık, kurgu, kıl, tüy aramak çok gereksiz. Sadece kendinizi teslim edeceksiniz. Yakalarsa alır götürür. Yok eğer sarmadıysa sizi romantik komedi odasına alalım.”

Çiftimiz ilişkilerinin bir bebeği olması için stüdyoya girdiklerinde, yine Dublin sokaklarından toplanmış farklı hikayelerin insanlarıyla bir grup çalışması yapıyorlar. İşte o bebek aslında filmden önce isimsiz oyuncuların gerçek hayatta çıkardıkları “The Swell Season” albümünün ta kendisi(evet filmimizin karakterleri gerçek hayatta birbirleriyle evli ve müzisyenler).

Mutsuz sonla bittiğini söyleyebileceğim film aslında dünyadaki en güzel ilişkilerden birini yaşatıyor ve nurtopu gibi bir soundtrack veriyor. Steven Spielberg’e göre yapılmış en iyi müzikal. Kimbilir daha kimler neler söylemiştir ama bence bu film bir aşk belgeseli. En duygusuz insanın bile cebindeki leblebilerin gerçek sahibinin aşk olduğu aşikar.

Share/Save/Bookmark

Alakalı yazılar:

  1. Das Leben Der Anderen (2006) - Doğu Almanya’dan Sevgilerle Film, Berlin duvarı yıkılmadan kısa bir dönem önceki Almanya’da...
  2. Volver (2006) - Almodóvar’a yakışmayan bir film Film bir anda bir sürü konuya değinmiş ama açıkçası...
  3. Wristcutters: A Love Story (2006) - Ben Bu Film İçin Bileğimi Keserim! Wristcutters, bir insanlık dramının su yüzeyine vurmuş komedisi. Karakterleri...
  4. Little Children (2006) - Kimler küçük çocuk? Little Children, evliliklerinde evde kalan üniversite okumuş ama çalışmak yerine...

Yorumlar ve bağlantı verenler:

  1. a product of your imagination | 05 Ocak 2009, 01:50

    Filmin özellikle müzikallere getirdiği açılımı beğendiğimi söyleyebilirim. Çünkü normal bir müzikalde durumu anlatan müzikler özellikle üretilir ve sahnede saçmasapan bir şekilde icra edilir, Once da ise karakterlere müzisyen rolü verilerek karakterlerden bu yük alınmış. O anın hissettirdikleri müziklerle iletilmesi tercih edilmiş. Filmin en vurucu yanı da burası. Kesinlikle farklı bir film.

    Aynı zamanda bu durum bir dezavantaja dönüşüp filmi müziklerin sınırlandırmasına da sebep oluyor. Burada da filmin müzikal olduğunu düşünerek dengeleyebilirsiniz fikrinizi. Müzikleri de ayrıca beni çok oyaladı, gerçekten güzel parçalar var.

    Fakat film bağımsız olmak gayretinde hareketleri ile beni soğutmadı değil. Kimi sahnelerde sürekli titreyen kamera, olanaksızlıktansa bağımsızım ben deme gayreti içinde. Özellikle kızın sokaklarda elektrikli süpürgesini sürüdüğü sahnedeki fikrim, yönetmenin ucuzluğa kaçtığı olmuştu. Şirin sahne yaratmanın bu kadar basit yolları aranmamalı.

    Gene de müzikleri için izlenebilecek bir film, zihninizde güzel bir tat ve birkaç nakarat bırakacağı kesin.

    a product of your imagination : a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7
  2. Social Disease | 05 Ocak 2009, 15:36

    Öncelikle inceleme için teşekkürler. İzlememiş olan arkadaşlara tavsiyem izlemeleri. Benim müzikallere bakış açımı değiştirmiş bir filmdir. Sizin de fikrinizi değiştirebileceğinden eminim.

    Filmin sıcak bir havası var. Filmde sıradan ama sıcak karakterlerle karşılaşıyorsunuz. Ve güzel tarafı da filmin müzisyen dolu olması. Ana karakterimiz de ünlü olmaya çalışan bir müzisyen, eski sevgilisini unutamayan aşkını yazdığı şarkılarda yaşayan bir aşık. Filmimiz kısaca yolu çiçekçi bir kızla kesişen esas oğlanımızın bu çiçekçi kızla paylaştıklarını, ürettikleri konu alıyor. 85 dk’lık bir müzik şöleni de diyebiliriz.

    Filmimiz İrlanda yapımı (?!!?) Ve 1 adet Oscarı var :) (2008)
    Filmin soundtrack’i Grammy 2008′de 2 dalda aday gösterilmiş.

    Yukarıda da bahsedildiği gibi bir kaç klişe var tabiiki. Ama kimini rahatsız eder kimini etmez :) Şahsen ben rahatsız olmadım. Filmin hoş zaman geçirttiği kesin.

    Social Disease : Social Disease : 7Social Disease : 7Social Disease : 7Social Disease : 7Social Disease : 7Social Disease : 7Social Disease : 7Social Disease : 7Social Disease : 7Social Disease : 7
  3. Slartibartfast | 17 Ocak 2009, 16:35

    Düz bir insan olduğumdan yorumum da dümdüz olacak ama bence mükemmel soundtrack’ini çıkartırsak geride bayat mı bayat, çok zayıf bir konu işliyor. Hatta film tümüyle müziklerine dayanmış diyebilirim. Bence adam gibi bir müzikal dinlemek isteyenler Taiyô no uta (Güneşin Şarkısı)’yı izlemesini tavsiye ederim. Bu filmden kat kat daha etkileyici bir konuya sahip.

    Filmi beğenmemende sabah 5′de izlemenin de etkisi var tabi :)

    Slartibartfast : Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6Slartibartfast : 6

Yorum yazın:

İsminiz *

Emailiniz *

Websiteniz

RSS RSS ile yazıları veya yorumları takip edin...

Rastgele

Arşivler

Kategoriler

Bayrak Yarışı