Yazan: notilus | 05 Ekim 2008 | Kategoriler: Avrupa, Bağımsız
Etiketler: 2003, Cesaretin var mı Aşka?, Guillaume Canet, Jeux d'enfants, Love Me If You Dare, Marion Cotillard, Yann Samuell
Bu yazıma başlamadan önce beni açıklayan ve yazımın daha sonraki bölümlerini aydınlatacak olan birkaç bilgiyi sizlerle paylaşmayı uygun görüyorum. Bir sinema sever olarak yönetmenlerin kendilerine özgü olan görüntü yakalama stillerini kafamda istemsiz bir şekilde kategorize etmeye başladığımı oluşan birikim sonucu yakın zamanda fark etmiş bulunmaktayım. Şimdi bu birikim sadece bir izleyici gözünün sahip olduğu yalın birikim olup profesyonel anlamda herhangi bir çağrışım yapmamalıdır.
Şimdi bu kadar sözden ve kendimce açıklamaya çalıştığım detayları anlatabilmiş olduğumu ümit edip daha derinlere inmek istiyorum izninizle. “Cesaretin var mı aşka ?” şeklinde dilimize çevrilen bu karmaşık duygulara bulanmış film makarası 90 dakikalık çok hoş bir deneyimdir. Filmin yönetmeni aynı zamanda filmin senaristi olan ve her iki rolün de hakkını fazlasıyla vermiş olan Yann Samuell dir. Filmin ana öğesi, benim algıladığım kadarı ile iddaalaşan farklı cinsiyetten iki çocuğun, yetişkine ermelerinden sonra bile kendi aralarındaki bu lezzetten vazgeçmeyecek olmaları ile gelişen aşk, nefret ve intikamı üzerine kuruludur. Oldukça yaratıcı bulduğum senaryo bir an bile sıkmadan beni sadece çocukların sahip olabilecekleri saflıkta hayallerden, yetişkinlerin tekdüze olmaya mecbur edilen hayatına götürerek eşlik etmiştir film süresince.
Dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan bahsedecek olursak eğer, ana karakterlerin hem şaka hem iddaa hemde intikam üzerine kurulu çılgın aşklarıdır. Bu aşk öyle bir aşktır ki hem bir bağımlılık hemde bir erdem olmuştur her ikisi için. Ne yan yana uzun süre kalabilirler ne de tamamen ayrı durabilirler. Denge kanunu gibi ne kadar öfke, şiddet ve birtakım başka davranışlarını biçimlendiren etkiler altında olsalar bile, eninde sonunda aynı çukura yuvarlanmaya mahküm iki bilye gibi kavuşurlar birbirlerine. Aslında bu tezat ilişki filmin ana iskeletidir zaten.
Film süresince yönetmeni takdir ettiğim sahne pek çok olmak ile birlikte, final bölümdeki yağmur altında buluşma sahnesi tabir yerinde ise beni hayretler içerisinde bırakmıştır. Bunlardan ilki yuğmurun yiyen erkek karakterin ağır çekimde düşmesi sırasında aynı kadrajdaki öteki karakterlerin davranış hızının gerçek zamanlı olması, takip eden süre içerisinde ağır çekimdeki karakterin ıslak asfalta düşmesi ve asfaltın bir anda havuza dönüşerek çarpma ile içine batması, daha sonra ise karakter batmakta iken suyun içinde bir atlı karınca makinasının çalışmakta olduğunun görülmesi tek kelime ile büyüleyicidir.
Bütün filmi burada tek tek anlatmak isterim fakat bu mümkün olmayacağından ötürü size tavsiyem en kısa zamanda bu filmi belleğinize kazandırmanız olacaktır. Pişman olmayacağınızı garanti eder, tadacağınız deneyimle günümüzde mutlu olmak bu kadar güçleşmiş iken içinizde hoş bir sıcaklık yaratacağına güvence veririm.
Alakalı yazılar:
İzleyeli bayağı oldu ama hatırladığım kadarıyla çok Fransız bir film bulmuştum. Bir de Amelie ve benzeri filmlerden sonra furya gibi hissettirmişti. Renklerin doygunluğun coşturulması falan açıkca onu hatırlatmıştı bana da.
Romantik filmlerde daha dolaylı akışı ve yumuşak başlılığı seviyorum. O nasıl oluyor denirse, “gözümüze sokmadan işte” diyebilirim :). Bu filme “çok Fransız” dememin sebebi de bu göze sokma eyleminden tatmin alması ve abartılı anlatımı.
Biraz kişiselleşiyor yani burda bence, bu tür anlatımı sevmiyor olmamdan filmden çok keyif almadığımı söyleyebilirim. Aslen, olayın abartılı olması filmi kendisi yapıyorsa da ben de abartılı anlatımdan hoşlanmadığım için filmi abartısı nedeniyle sevmedim :).
Baya spoiler olacak kesinlikle okumayın izlemediyseniz ama sondaki beton sahnesinde ben iptal olmuştum. Çoğu kişi bu sahneye aşık olabilecekken maalesef bende yarattığı his, “Yeter artık, neyse Allah’tan bitiyor.” olmuştu.
Neyse efendim, kendisini öncül filmlerinin azimli tekrarcısı ve türün bu tip örneklerine nefretimden 5/10 veriyorum.
Saygılarımla…
neden için bu kadar nefret dolu anlamıyorum ki..
Ya rabın bir lütfu bu bana… Doğuştan kaşlar çatık.