Yazan: a product of your imagination | 12 Ekim 2008 | Kategoriler: Amerika, Bağımsız
Etiketler: 2007, Görüşme, Interview, Siena Miller, Steve Buscemi, Yeniden Çevrim
Film gerçekten başlıktan ibaret, bir savaş/politika muhabiri ünlü bir film yıldızı ile ropörtaj etme görevini alır ve bundan hiç memnun değildir. Ropörtaj yürümez ama bir şekilde muhabir kendini aktrisin evinde bulur. Ardından sonu gelmez diyaloglar başlar(iyi anlamda)…
Bu uzuun diyaloglara ses veren iki kişi de Steve Buscemi ve Siena Miller. Buscemi, hep sinir bozucu ya da garip karakterlerde görmeye alıştığımız birisi ve burda da bu geleneği bozmamış ve sinir bozuculuğunu ve rahatsız ediciliğini eksik etmemiş. Miller ise gerçek hayatta da popüler bir aktris ve çok da güzel film tercihleri yaptığını ve başarılı bir oyuncu olduğunu söyleyemeyiz, bu bilgi ile filme tam uyuyor zaten ama beklenenin üstünde performans verdiğini de söylemek gerek. Ve ikisi 60 dakikadan uzun bir süre sadece bir apartman katındalar…
Dar alanda diyaloğa dayalı filmler çoğu insana sıkıcı gelmesine rağmen şahsen gördüm mü dayanamıyorum. Bu filmler mekan darlığını mükemmel senaryoları ile gizlerler genelde, bir bağımsız sinema senaryosu olarak ortaya çıkar ve öyle küçük film olmaya devam ederler. Steve Buscemi’nin çektiği bu film de düşük bütçeli bir filmin yeniden çevrimi. Aslı 2003 yılında Hollandalı Theo Van Gogh tarafından çekilmiş. Yeniden çevrim olmasına rağmen senaryosu nedeniyle bu filmin de büyümüş ve eski halinden ileri gitmemiş olmamasına şaşırmamalı.
Açıkcası filmi izlerken yeniden çevrim olduğunu bilmiyordum ve filmden memnun ayrılırken de bunu öğrenmek içimi burkmadı değil. Çünkü genellikle yeniden çevrimleri özgün hallerini görmeden seyretmeyi tercih etmem. Fakat filmin başında sonunda Buscemi’nin önceki yönetmene saygısını belirten yazıları, kendisine bir gönül borcunu giderir ve kendisinin de filmin aslından çok da dışarı çıkmadığını belli eder nitelikte. Gene de filmin ilk çekimini Türkiye’de bulma imkanımız olmadığı için sadece bu umutla yorum yapmaya devam edeceğim.
Neyse ister ilk çekim ister yeniden çevrim olsun filmin senaryosu çok basit. Birbiri ile zıt iki insan bir şekilde bir eve tıkılı kalır. Her an birinin gitmesi için bir engel olmamasına rağmen hem de. İkisi de kalmak için sebeplere sahiptir. Pierre(Buscemi), ropörtajı kotarmak zorunda ve Katya’nın iç hayatına ilgi duymaktadır. Katya(Miller)’nın ise canı sıkkındır, arkadaş çevresinde tanışamayacağı bir tip olan Pierre’e oyun oynamaktan keyif almakta ve onu aslında anlattığı bazı hikayeleri sonucunda merak etmektedir.
İkili sürekli olarak birbiri ile oyun oynarken neyin ciddi neyin rol olduğunu anlamakta hem ikili hem de seyirci güçlük çeker. İlişkide iktidar sürekli değişir ve belirsizleşir. Senaryonun oyuna seyirciyi dahil etmesi de burda gerçekleşiyor. Seyirci de her yeni diyalogda yeni bir şeyler öğrenmek derdi ile tutuşuyor ve ilgi ile izliyor. Naiflik mi gerçeklik mi emin olamıyor. Bu ikilem biraz bir tarafa yatacakmış gibi gözükse de diğer tarafa da yatacak gibi geliyor ve filmin sonuna kadar bu devam ediyor.
Eleştirinin devamı seyir zevkinizi baltalayabilir. Kendi sorumluluğunuzda okuyunuz…
Sonuç olarak bir buçuk saatlik keyifli bir seyir ortaya çıkıyor. Eleştiri kısmına gelirsek filmde apartmandan ayrılma kırılma noktaları çok da inandıcı gelmiyor, apartmanda kalacaklarına inanarak izliyorsunuz. Ayrılış da bile bu sefer ayrılacaklarını biliyorsunuz. Ayrılış sahnelerinin ardından gelişmeler de film izlediğinizi hatırlatıyor, o anlık bir gerçekliğe dönüş ve filmden kopuş yaşıyorsunuz.
Filmin sonu hakkında ise biraz adaletsizlik olduğunu düşünüyorum. Çünkü filmin sonuna getirilebilecek yorumun ucu açık ve seyirciye Katya’nın hangi hareketinin rol ya da gerçek olduğunu doğrudan söylemiyor. Şahsen Katya’nın son videoyu tüm gerçekleri saklamak için planladığını ve günlüğün de kendisine ait olduğunu düşünüyorum ama bir yandan da günlüğün bile rol olduğunu düşündüğünüz bir yol var. İkisinden hangisinin doğru olduğunu söylemek zor ve birinden birini seçip filmin sonuna klişe demek bana haksızlıkmış gibi geliyor. Ayrıca Siena Miller’ın son sahnelerde bu muallaklığı desteklercesine oyunculuğu gerçekten başarılı.
Son dakikada eklemeyi de unutmadan eline bu kadar sigara yakışmayan birini daha görmedim, sigara içişi tamamen emanet durmuş Siena Miller’ın, her ne kadar ocak çakmağı ile yakışı güzel olsa da :).
Sonuç olarak bu tür diyalog ve senaryoya dayalı filmleri sevenlere tavsiye edilir. Filmi seyretmiş olanlara ise The Man From Earth ve Linklater’ın Tape’i son raddede tavsiye edilir.
Alakalı yazılar: