Yazan: a product of your imagination | 12 Aralık 2008 | Kategoriler: Hollywood
Etiketler: 2008, Billy Bob Thornton, D.J. Caruso, Eagle Eye, Kartal Göz, Michelle Monaghan, Rosario Dawson, Shia LaBeouf, Steven Spielberg
Orwell’in 1949 yılında 1984 romanını yazmasından beri hayatımız içinde gittikçe daha da fazla hissettiğimiz bir kavram Büyük Birader. Peki nedir Büyük Birader, toplumu gözaltında tutmak amaçlı iktidar tarafından geliştirilmiş bir karakter bir kavram. Günümüzde bu kavram, Anayurt Güvenliği adıyla ABD tarafından 11 Eylül saldırıları ardından hala bilim kurgu kaçan yanlarına rağmen kısmen gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Ne kadar teknoloji ile iç içe geçersek o kadar ayak izi bırakıyoruz ardımızda, kullanıcı dostu gibi görünen özellikler kötüye kullanılmaya yatkınlıkları ile paranoyamıza katkı sağlıyor günbegün. Bu konu da her gün güncelliğini korumakta.
Fakat Spielberg’in filmi konunun ne kadar çok işlendiğine ve her bir filmde politik ve sosyal açıdan nasıl bir derinliğe inildiğine bakmaksızın yeni bir Büyük Birader filmine ihtiyacımız olduğu düşüncesine dalmış. Sorun şu ki bu filmin diğerlerinden artıları sadece yeni görsel efektlerin kullanımı ve hükümet politikalarını eleştirmeden kısaca suya sabuna dokunmadan film çekmenin ne kadar gönül rahatlığı ile yapılabildiğine tanık olmak.
Film Afganistan’da aranan bir suçlunun %51 ihtimalle tanınmış olmasına rağmen öldürülmesi ile başlıyor. Aslen şüpheli de sanıldığı gibi suçlu değil ve bir cenaze töreni bombalanmış oluyor. Bunun ardından intikam almak için terörist saldırılar gerçekleştiriliyor ABD ile ilişkili her birime, bunlar ise artık alışıldıkmış gibi üstüne basılmaksızın arkaplanda açık bir radyodan ya da televizyondan haberler şeklinde izleyicinin bilinçaltına işleniyor. Yani bu terörist saldırılara nasıl tüm dünya alıştırılmış ise aynen onun gibi tek suçlu teröristlermiş düzen değilmiş gibi sunulması da filmin dipnotlarından. Sonra bir bakıyoruz dünün fotokopicisi Harvard’dan mezun olma şansını tepen Amerikan vatandaşı bir anda kahramanımız oluveriyor, sonunda elinde bir madalya ve babasının duyduğu gurur ile muhafazakar Amerikan vatandaşlarına özel biçilmiş sonda arzı endam eyliyor.
Filmin başarılı bir aksiyon filmi olduğunu yadsımak hatalı olur ama önceki örneklerinden artıları ve eksilerine göre değerlendirildiğinde Spielberg’in gene her zamanki gibi muhafazakar ABD vatandaşını hedefine koyup suya sabuna dokunmadığı bir -her ne kadar sıfatları çelişkili olsa da- apolitik gözetleme paranoyası filmi çektiğini söyleyebiliriz. Aksiyon filmi izlemek isteyenlere tavsiye edilebilecek bu filmde Hollywood’un büyüsüne kapılmamaları ve altmetinlere dikkat etmeleri de öğüdümdür.
Alakalı yazılar:
Korkutulmaya çalışılan teknolojinin son hollywood harikası bu film!En azından benim için o “kullanıcı dostu özlellikler” hala öyle.Fantastik olmaktan öte insanlara neler yapabildiklerini göstererek saçma bir korku öğesi aşılıyorlar.(bu filmi izleyen kaptırmış gençler arkadaş arasında sıradan bi konuda konuşurken Amerika bunları yapıyor şöyle teknolojilere sahipler diye gizli bir korku ortamı yaşıyorlar o güzel hayal güçleriyle)
Şöyle devam ediyim;Zamanında aya insan yollayan mekiğin(APOLLO11) içine binme şansına varmış bir profesörümüz,anılarını bize şöyle anlattı;”mekiğin içinde herşey o kadar yapmacık ki bu araç burdan istanbula giderse ne ala”.
Filmde de işlenen olaylar gerçekçi gösterilmek yerine ütopik bir yapıda işlenseydi eyvallahımızı atardık.