Låt den rätte komma in (2008) - Yazgıya razı olmanın farklı bir türü

Låt den rätte komma in (2008) - Yazgıya razı olmanın farklı bir türü

2 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 102 votes, average: 6.00 out of 10 (6.00)
Loading ... Loading ...

Yazan: a product of your imagination | 11 Ocak 2009 | Kategoriler: Avrupa, Bağımsız
Etiketler: , , , , ,

cartaz2İsveç yapımı “Låt den rätte komma in”, vampir filmlerinde görmeye alışmadığınız tercihlerin içine sanat filmi baharatı da kataraktan sunma gayesinde bir film. Arkadaşları tarafından dışlanan 12 yaşındaki sessiz sakin Oskar, yan dairelerine garip bir baba-kız’ın taşınmasının ardından (vampir olduğunu sonradan anladığı) küçük kız(Eli) ile yakınlaşmasıyla hayatında bazı değişiklikler yaşamak zorunda kalacaktır. Her ne kadar özetlenmek istendiğinde gene eninde sonunda vampir gibi bir kültün standartları ve klişelerinden kaçamayacakmış gibi dursa da filmde vampirlik tam anlamı ile yan konu olmaktan ibaret. Vampirler daha çok bir metafor ve besleyici unsur olarak kullanılmış, çünkü filmin anlatmak istedikleri vampirli bir gerilim filminin konusundan çok daha derinlerde.

Konuya bakıldığında da 12 yaşında sıkışıp kalmış, hayatından son derece memnuniyetsiz bir vampir ile iletişim sorunları olan içine kapalı sürekli itilip kakılan çocuğun hikayesi bir vampir filmi düşünüldüğünde akla gelebilecek en son olasılık. Sanki senaryo vampir teması olmaksızın yazılmış da, vampirden bir farkı olmayan, yaşamak için yapması gerekeni yapan karakter vampir oluvermiş gibi. Vampirler o kadar çok şeyi sembolize etmek için evrilmiş ki günümüz kültürüne kadar, asillerden kapitalizme kadar pek çok kılığı temsil eder olmuşlar. Fakat şimdi vampirlerin bir de kapitalist düzenin çalışanları, hayatından memnun olmasa da yaşamak için yapmak zorunda olduğu şeyi yapan kişiler olarak ele alınması filmin en özgün yönlerinden biri.

let-the-right-one-in14089301-18-38

Sadece Eli de değil, babası da durumunu kabullenmiş durumda, insanları ısırınca ruhsal olarak çok kötü hisseden çocuğunun yaşaması için insanları mezbahadaki hayvanlar gibi öldürüp kanlarını almayı günlük hayatının bir parçası haline getirmiş. Eli’ın gerçek yaşı hakkında tam bir bilgi verilmediği için, filmde diğer karakterler tarafından babası olarak görülen bu karakterin de Eli’ın babası olup olmadığını bilmek zor. Belki de Oskar’ı bulmadan önce onu öyle kabul etmiş sevgilisiydi. Eli ile iletişiminde bu ipuçlarını çıkarabilmek de mümkün.

Filmin diğer bir ana teması da olduğu gibi kabul etmenin zorluğu, Oskar kendi ezilmişliğinden belki bunu kolayca başarabiliyor. Birinin farklı olmasının gözünde onu kötü yapmaması ilişkinin tohumlarını atıyor tabi bir de Eli’nin güzelliği. Gene de tanımadığına karşı güveni ve kabullenişi, nerdeyse insanlık dersi verir gibi. Eli’ın da insancıllığı vampirliğe gerçekçi bir bakış gibi duruyor zaten.

Vampir kültürünün bu kadar gerçekçi ve içsel ele alınması, vampir ikonunu korkutucudansa acınası bir hale getiriyor. Sinema kültüründe önceki referanslarda belki bu kadar vampir karakteri ile empati yapılmamıştır. Vampirlik insancıllığın zıttı, kan emen konumundayken şimdi metaforik bir şekilde kanı emilen konumda ve sonuna kadar insancıl. Önceden kanınızın emilmesinden korkmanızın sebebi ölüm korkusu ve vahşetken şimdi hayat boyu yaşanacak bir hapisten korkuya dönüşmüş durumda.

let-the-right-one-in03285501-13-34

Oyunculuklara da değinmekte fayda var, iki çocuk oyuncunun da ilk filmi olmasına rağmen hem oyuncu yönetmenliğine hem de yeteneklerine şaşırmamak mümkün değil. İkisi de gerçekten yılların oyuncularıymış gibi filmin ruhunu oluşturmakta inanılmaz bir paya sahip. Özellikle Eli, yaşını asla belli etmeyen mimiklere ve olgunluğa sahip filmin ilk başında sadece yüzünü görebildiğiniz sahnelerde yaşını tahmin etmek imkansız, ancak Oskar’ın yanına oturduğunda aynı boyda olduklarını gördüğünüzde 12 yaşında olduğuna inanabiliyorsunuz.

Tüm bu yaklaşımları ile vampir kültürüne farklı bir bakış getiren film hem Avrupa sinemasından hoşlanan hem de vampir ikonunu seven insanlar tarafından beğenilebilecek bir film. Perdede her gün görmediğiniz gerçekten kendine has bir film, sırf bu sebepten bile sinemaseverlerin izlemesi gerekli bence…

Share/Save/Bookmark

Alakalı yazılar:

  1. Interview - Popüler bir aktris, bir savaş muhabiri, bir kamera ve bir ev Film gerçekten başlıktan ibaret, bir savaş/politika muhabiri ünlü bir film...
  2. Gomorra (2008) - İtalya cephesinde değişen bir şey yok! [caption id="attachment_802" align="alignleft" width="247" caption="Solaryum o, evet! Uzay mekiği değil."][/caption]...
  3. 71 Fragmente einer Chronologie des Zufalls (1994) - Bir katliama seyirci olmak, her gün yaptığımız gibi [caption id="attachment_308" align="alignleft" width="144" caption=" "][/caption] Michael Haneke’nin izleyebildiğim ilk...
  4. Volver (2006) - Almodóvar’a yakışmayan bir film Film bir anda bir sürü konuya değinmiş ama açıkçası...
  5. Once (2006) - Bir kerecik aşık olabilir misin? [caption id="attachment_676" align="aligncenter" width="650" caption=" "] Markéta Irglová ve Glen...

Yorumlar ve bağlantı verenler:

  1. Social Disease | 21 Ocak 2009, 15:09

    ————SPOILER İÇERİR————

    Küçük yaşta vampir olmak konusu daha önce Anne Rice tarafından suyu çıkartılmış bir konudur. Interview with the Vampire’ı izleyen/okuyan, zaten bu konuyu hatırlar. Bence film kendini şurada bitiriyor, bedeninde sıkışmış Eli’ın acaba zihni demi sıkışmış? Kendisinin çok uzun seneler önce vampir olduğunu belirten kızımız, zeka yaşını geçen sürelerde hiçmi besleyememiş?
    Oskar 12 yaşında bir çocuk ve neden ona yakınlık gösterdiğini anlamış değilim. Sonuçta Eli 12 göstersede 12 yaşında değil. Av gözüyle de bakılmıyor Oscar’a. Eli direk hadi arkadaş olalım mı şeklinde davranıyor… Hani Eli karakteri ruhsal açıcan sapkın desem film onu kaldıracak bir film değil. O sahneyi gördükten sonra film gözümde bitti.

    “Kan içmek için insan öldürmekten çekilen ızdırap” da Anne Rice’ın derin derin işlediği diğer bir konu. Zaten hayatını kabul eden bir karakteri izlemek zaman kaybıdır. “Nasıl olsa vampir olduk artık adam öldürüp kan içmek boynumuzun borcudur…” şeklinde yapılan filmleri bir yana ayırıyorum. Durumundan rahatsız vampir konusuna da birkaç şey eklemek istiyorum. Bence film burda çok eksik. Eli biraz daha acı çekebilirdi, Oskar’ı öldürme-öldürmeme ikilemine girilebilirdi. Bunlar çok yüzeysel anlatılmış. Ayrıca Eli gayet ruhsuzca kana ihtiyaç duyduğu anda hiç acımadan hedefine ulaşıyor.
    Baba/gelecekteki Oscar rolündeki amcanın sanki günlük işine gidermiş gibi adam öldürmesi bana ilginç geldi. Burda bence baba rolünü oynayan adamın büyük bir payı var. O karakteri güzel canlandıramamış diye düşünüyorum.

    Çocuk oyunculara diyecek birşey yok. Her nekadar filmi beğenmesemde oyuncular özellikle Eli karakterini oynayan kız sizi şaşırtıyor. Filmde sevdiğim tek şey Eli’ın işini bitirememesi ve o sırada başka bir teyzenin vampir olması ve bu teyzenin hastaneye yatırılması. Gördüğümde tam “işte oluyor” dedim ama çok uzun sürmedi.

    Senaristin Anne Rice’ın vampir konseptinden etkilendiği açık. Bence hikayede tutarsızlıklar var. Güzel zaman geçirdiğimi de söyleyemem…

    Social Disease : Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5Social Disease : 5
  2. a product of your imagination | 22 Ocak 2009, 14:04

    Dediklerinin çoğuna katılıyorum. Baba çok sindirilmiş bir karakter. Gerçi Oskar’ı da düşününce o da sindirilmiş bir insan, kişiliğinde bu var. Sonunun öyle olması yıllar sonunda normal olabilir. Yani alışmak ve durumu kabul etmek. Eli için de aynı tez öne sürülebilir, sonuçta çocuk gibi davranmak zorunda normal biri gibi olmak istiyorsa. Fakat entellektüel gelişiminin hiç olmamış olması garip duruyor. Filmde Eli’nin geçmişi üzerinde hiç durulmamış, karakterlerin “o an”ı üzerinden gidilmiş belki de konunun çok fazla dağılmaması için yapılmış bir tercih.

    Aslında tanımlarken hayatın olduğu gibi kabul edilmesi üzerine bir vampir filmi demek daha doğru olur. Yani film vampirlere eğilmektense, kabullenme durumunu vampirlerle bağdaştırarak ilerliyor.

    a product of your imagination : a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7a product of your imagination : 7

Yorum yazın:

İsminiz *

Emailiniz *

Websiteniz

RSS RSS ile yazıları veya yorumları takip edin...

Rastgele

Son Yorumlar

Arşivler

Kategoriler

Bayrak Yarışı