Yazan: a product of your imagination | 14 Kasım 2008 | Kategoriler: Hollywood
Etiketler: 2008, Aramızda Casus Var, Brad Pitt, Burn After Reading, Coen Biraderler, Ethan Coen, Frances McDormand, George Clooney, Joel Coen, John Malkovich, Tilda Swinton
Coen Biraderler, Oscar’lı No Country For Old Men ardından arayı fazla soğutmadan tekrar karşımızda. Bu sefer geçen sene tatmin edemedikleri hayranlarını tatmin etmeye geldiler ve favori türleri ile yani “şiddete bulanmış saçmalık-salaklık komedyası” ile karşımızdalar. Tabi favori türleri demek ne kadar doğru olur bilemiyorum çünkü bu tarzı ustalaştırıp kendi lisanslı ürünleri haline getirenler zaten bizzat kendileri. Bakalım Coen Biraderler kendi sularında bu sefer neler yapmışlar…
Alkolik olduğu gerekçesiyle işten atılan Osbourne Cox, eşinin de boşanma işlemleri başlattığından habersizdir. CIA’de çalışan kocasının finansal durumunu hukuk firması için çalmaya çalışırken bazı belgeleri de cd’ye kopyalayıverir. Bu belgeler bir şekilde vucüt geliştirme salonunda çalışan iki kafadarın eline geçer. İşte o andan itibaren istihbaratın göreceliliğine doğru bir yolculuk başlar…
Göreceli dedik ya hiçbir şey hiç kimsenin sandığı şekilde değildir. Filmin dayandığı ana nokta da burası. Sadece senaryo değil Coen Biraderlerin oyuncu seçiminde de mükemmel tercihler yaptığını söylemeye gerek yok sanırım. Filmin kadrosuna bir kez bakıldığında yıldızlar listesi gözden kaçmıyor. Francis McDormand ve George Clooney, Coen Biraderlerin filmlerinde tanıdık simalar olsa da. Filmde ilk defa Coen Biraderlerle çalışan Brad Pitt, John Malkovich, Tilda Swinton da rollerine hem cuk oturmuş hem de hiç yabancılık çekmemiş gibi, hepsi tam performanslarını göstermiş. Bu oyuncu kadrosunu Coen Biraderler yönetiminde görmek için bile kaçırılmaması gereken bir film kannımca. Ayrıca söylenmesi gerek ki, bu oyuncu kadrosunun toplanmasında prodüktörlerden çok Coen Biraderlerin emeği olduğu ortada, artık her yaptıkları projenin o kadar farklı ve kendilerine has olacağına inandırdılar ki Hollywood’u, oyuncular ikilinin kucağına kendilerini bırakıveriyorlar. Farklılaşmak, kendi kalıplarına yabancılaşmak için bir araç gibi görüyorlar.
Film aslında ajanlıkla yakından ilgileniyormuş gibi duruyor senaryoya bakıldığında, spoilersız olması için böyle verilmiş olan özet sizi kandırmasın, film ne politik bir bilinçaltı peşinde ne de ajanlarla ilgili. Aslen filmin konusu her biri bir soruna sahip karakterlerin paranoyaklıkları, kendine güven eksiklikleri ile ilgili, tabi istihbarat konusunda da saplantıları da eksik etmemek gerek. Coen Biraderler bulabildikleri tüm alakasız karakterleri önce bir güzel karıştırıp sonra da hepsini birbiri ile koparılamayan bir bağla bağladıkları bir senaryo ortaya çıkarmış. Bu kadar absürd karakter de film tarzının absürdlüğünü pekiştirmiş haliyle.
Filmden özellikle sahne seçmek istemiyorum ama her ne kadar filmin bir durum kontrolü gibi dursalar da CIA’de, gelişen olayların mercek altına alındığı dakikalar gerçekten çok güzel sahnelerdi. İnternette biraz filme getirilen yorumları araştırdım ve en garipsediğim tepki filmin sonunun eksik olduğuydu. Seyirciye bile son anda durum kontrolü veren -ki en güzel sahnelerden biri- bir filmin nasıl sonu havada diye eleştirilir merak ediyorum. Bu eleştiriler No Country For Old Men’e gelse anlamlı olacak belki ama yorumsever kitlelere tembel seyirci alışkanlıklarını bırakmalarını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Neyse yazıyı toparlamak gerekirse film Fargo gibi yavaş yavaş başlıyor fakat sonlarına doğru hızlanıp histeriye kapılıyor. Her saniye bir şok diğerini kovalıyor. Eğlenceli bir vakit geçirmek istiyorsanız, Coen’lerin diğer şiddet soslu komedilerini de izleyip sevdiyseniz(diyelim ki Big Lebowski ya da Fargo vs.) bu filmi kaçırmayın. Eğer diğer filmleri henüz izlemediyseniz de kesinlikle geri dönüp onlara bir göz atın derim. Herkese iyi seyirler…
Alakalı yazılar:
Big Lebowski’yle aynı keseye koyamam.Hadi filmdeki tüm karakterler Brad Pitt’in karakteri gibi dude olsaydı neyse:)Ha belki O. Cox’un “fuck” ları yüzünden big lebowskiye atıf yapılabilir.
Filmin sonu konusunda senle hemfikirim.Anca bukadar güzel bağlanırdı.Film bi 5 dakika daha uzun olsa herşey iyice kontrolden çıkmış olcaktı,tam zamanında bağlandı.
Genel olarak yine de senin eğlendiğin kadar eğlendiğimi söyleyemiyeceğim.”The Man Who Wasnt There”den beri Coen’lerden istediğimi bulamıyorum.2009′da çekecekleri filmlerden de pek umudum yok açıkçası…
Evet, The Man Who Wasn’t There’den beri çok da başarılı değiller. No Country’yi de tartışmak lazım bir ara, onu da beğenmedim şahsen. Bu filmi de Big Lebowski ile karşılaştırmak elbette mümkün değil fakat No Country For Old Men’den sonra eski tadlarında bir film görmek beni mutlu etmişti :-).