Yazan: a product of your imagination | 24 Ocak 2009 | Kategoriler: Amerika, Avrupa
Etiketler: 2008, Anil Kapoor, Azharuddin Mohammed Ismail, Danny Boyle, Dev Patel, Freida Pinto, Q&A, Slumdog Millionaire, Varoş İti Milyoner, Varoş Milyoneri, Vikas Swarup
Yılın son demlerine yetişen, Türkiye’de 27 Şubat’ta gösterime girecek olan yılın “kendini iyi hisset” filmi tecrübeli yönetmen Danny Boyle’un ellerinden çıkıyor. Boyle, Trainspotting ile gönüllerde yer etmiş, 28 Days Later ile yerini kesinleştirmişken bir kaç sönük filmle “Unutulacak mı acaba”lara gark etmeye başladığımız anda bizi yakalıyor. Sanmayın bu sefer sönük dönüyor, Vikas Swarup’un uluslararası çok satanlar arasında bulunan kitabı Q&A’yi temel alan Hindistan’ın varoşlarına uzak durmaya çekinmeden Bollywood’a bizim Yeşilçam’ımız tadında göz kırpan bir filmle geri dönüyor.
Bildiğiniz gibi Bollywood, Hindistan’ın en büyük endüstrilerinden biri ve kendi tadına sahip, tabi abuk dans figürleri ve müzikal temelleri ile Türk insanına pek de yakınlaşamayan bir sinema. Ama Slumdog Millionaire sanırım Yeşilçam’a en çok yaklaşan filmlerden biri, Türk insanın da filmden çok uzak kalacağını düşünemiyorum bu sebeple. Filmde “varoş iti” Jamal Malik, “Kim 500 Milyar İster?”in Hindistan versiyonuna katılıyor, son soruya bir adım kala film bize şunu soruyor, Jamal Malik buraya kadar şans eseri mi, hile yoluyla mı, dahi olduğu için mi yoksa kaderinde yazılı olduğu için mi gelmiştir. Film sonuna kadar da bunun cevabını Jamal’in hayatından kesitlerle bulmaya çalışıyor, buluyor da :).
Senaryo hiçbir zaman temposunu yavaşlatmıyor, kendini gerçeklerden soyutlayıp Bollywood filmlerindeki gibi “fakir çocuk zengin olur” temasını da aslen temelinde gibi durmasına rağmen yan konu olacak derecede anlatıcı rolüne büründürüyor. Hindistan’ın dönüşümünden, azınlıklar ile yaşanan sorunlardan, fakirlikten, istismardan, çürümüşlüğe ana konuyu besleyip duruyor. Bunları da katiyen sömürerek ya da didaktik bir şekilde yapmıyor, tam tersine gözler önüne seriyor. Filmin çürümüşlüğe bakışının güzel olmasına rağmen Mumbai gettolarında yaşayan çocukların kendilerinin slumdog(”varoş iti”) olmadıkları konusunda filmi protesto etmeleri ise oldukça garip bir durum.
Oyunculukta da bir şok edicilik söz konusu, küçük Jamal’ı oynayan Azharuddin Mohammed Ismail gerçekten mükemmel. Hintlilerin soyundan mıdır, nüfusunun fazlalığından mıdır bilinmez, oyunculuklar film genelinde çok başarılı. Ama belirtmekte fayda var özellikle çocuk oyuncular hatasız. Danny Boyle’un da yönetmenliğini tekrar gösterebilmesi açısından Slumdog Millionaire çok iyi olmuş. Rahat izlenen görselliği yüksek yaratıcı bir sonuç çıkmış ortaya.
Müzikler bağlama uygun bir şekilde genellikle elektronik Hint müziklerinden oluşuyor. Filmle bütünleştikleri de kesin, Kim 500 Milyar İster?’in müziği bile yerli yerinde ve tatlı kullanılmış. Fakat A.R. Rahman feat. M.I.A.’nın O Saya adlı parçası filmin en özgün şarkısı olmaya aday. Sayfanın başında dinleyebilirsiniz şarkıyı.
The Curious Case of Benjamin Button ile girdikleri ödül savaşından Altın Küre’de firesiz çıkan Slumdog Millionaire, Oscar’da da yarışı bırakmayacak gibi gözüküyor. Button 13 dalda Oscarlara adayken, Slumdog da 10 dalda adaylığı kaptı. Açık farkla Slumdog’un En İyi Film, Yönetmen ve Uyarlama Senaryo’da daha şanslı olduğunu düşünüyorum. İkisi de aslen benzer temalara sahip, ilginç bir insanın biyografik öyküsünü anlatıyorlar. Fakat Button, senaristinin etkisi ile Forrest Gump olmaya çabalarken ve durağanlaşarak vakit kaybederken, Slumdog asla temposundan ödün vermeyip değineceği konulardan da kendini eksik bırakmıyor. İkisi arasında kararsız kalanlara tavsiyem Slumdog yönünde olacaktır. İyi seyirler…
Kısa notlar;
- Bu arada Danny Boyle “Milyonlar” ile uğraşmaktan ne zaman kurtulacak. 2004 yapımı Millions filminde de küçük bir çocuk Euro’ya geçişe günler kala içinde tonla Pound’un olduğu bir çanta buluyordu. İlginç bir raslantı.
- Danny Boyle’un gözüne hayran olmamak elde değil, bu kadar ana akım bir filmde yaptığı değişik kamera açıları filme kaybettirmektense kazandırmış.
- Slumdog’un BAFTA’da da 11 adet adaylığı var, gözden kaçırmamak gerektiği düşüncesindeyim.
Alakalı yazılar:
Hafif “Tanrı Kent”havasıyla filmin herkes tarafından beğenileceği aşikar.Kurgudaki başarı iki saati hissettirmiyor ve bazı iç karatıcı hatıralar filmin temposunu düşürüp seyirciyi yormuyor.Fakat D.Boyle’nin o değişik bakış açıları ve Jamal’ın süt dökmüş kedi bakışları olmasa, değil Oscarlar Altın Küreden bile ödül alamazdı.Ayrıca küçük bir role sahip polis ekibi, Hint havasıyla Amerikan havasının en güzel sentezi olmuş.
Kıt geçen film sezonunda Altın Küreyi alması normal sayılabilir ama, en iyi film dalında diğer adayları izlememe rağmen Oscarı alması beni şaşırtır.Çünkü Oscar jürilerine göre bir film değil bu film!Bir iki kelamda afiş üzerine…Bu kadar övgü alan bir film için kanımca kötü bir afiş.İsmini hatırlamadığım bir kaç filmin afişlerinin birleştirilmesi gibi olmuş.
gulahgulanın dediği gibi kıt geçen film sezonunun bence en iyi film ki bunu oscarı alarakta göstereceğine inanıyorum. çok amerikan olan diğer adayların yanında bence şansı yüksek ama yinede bekleyip görmek lazım. hadi birde tahmin 10 heykelcikten 6 sı ya da 5 i ni alır bence…
Oscar’a göre değil dediniz, Benjamin Button dediniz ama Slumdog bugün 8 adet Oscar alarak ödül sezonunu kapattı. Bunlara yukarda belirttiğim üç dal da dahil :D. Yaşasın Slumdog!